27 Haziran 2007 Çarşamba

Kesinlikle Veda DEĞİL!

Veda sahnelerinden nefret ederim ve nereye gidersem gideyim 'veda' eyleminde bulunmak bana çok zor ve acı gelir..O yüzden sizlerle burda vedalaşmayacağım tabi ki ama bunu da sizinle paylaşmak istedim:)



'Babam ve Oğlum' filminin bir sahnesinde Fikret Kuşkan babası rolündeki Çetin Tekindor'a bazı insanların kitaplar yazacağını onları okuyamayacağını, bazı insnaların filmler çekeceğini onları izleyemeyeceğini ama en önemlisi oğlunun büyüyüşünü,ilk kız arkadaşını göremeyeceğini söylüyor(!) :'( (off nasıl bir filmdir yaa,bir insan bütün film boyunca hatta film bittikten sonra da ağlar mı ? (Okan + Ozan sevgiler:) )

İşte ben de 3 hafta kadar aranızda olamaycağım,siz burda yazılarınızı yazmaya devam edeceksiniz okuyamayacağım belki ama geince hepsini telafi edeceğim:) Belki arada bir nete girme şansım olursa gelebilirm..

Gezip, görüp ,fotoğraf çekip silerle paylaşacağım..

Görüşmek dileğiyle...

26 Haziran 2007 Salı

2 velet ve 'teyze' Zeynep..

Yaşlandım mı yoksa?Nolur bana aksini söyleyin. İki hafta önce falan havuzda kaydırak sırası beklerken arkamdaki 10-11 yaşlarındaki veletlerden biri:' Şişştt hadi ama teyze..' dedikten sonra küçük bir şok anı geçirdim ve kafamı arkaya çevirip baktım sadece..Bu küçük bakıştan sonra,yanındaki diğer velet bana teyze diyene :' Olum fıstık gibi hatuna teyze dedin ayıp ettin.' demez mi...Şimdi ben 'teyze' muamelesi gördüğüme mi yanayım yoksa yetişen neslin bu kadar farklı olmasına mı? Gülsem mi ağlasam mı anlayamadım valla..

Şimdi kahramansınzı,peki kimi seçerdiniz?

Gecenlerde bir forum sitesinde dolaşırken bir soru ile karşılaştım..Bu yıl uzaktan eğitim ile ilgili hazırladığımız bir ödev aklıma geldi.Ödevimizin konusu olan hikayeyi uzaktan eğitime uyarlayacaktık baya bir sancılı dönemden sonra hallettik çok şükür..Uzaktan eğitim bilgisayarla alakalı bir şey olduğu ve öğretmen olmadığı içinde denetimini daha kolaylaştırmak,eğlenceli hale getirmek ve ilgiçekici kılmak için bir 'Hikaye kahramanı olsanız kim olmayı tercih ederdiniz ve neden?'diye bir soru sormuştuk grup arkadaslarımla.Az önce sözkonusu olan forum sitesinin edebiyat bölümünde karşılaştığım ise şöyle bir soruydu ' Bir roman kahramanı olacağınız söylense hangi kahraman olmayı tercih edersiniz? ' Kimileri iyi,güçlü,toplum tarafından benimsenen kahramanlar olmayı dilemişken,bazılarının olmak istediği kahramanlar ise ilgi çekiciydi,evet evet kim kötü kahraman olmak ister demeyin.Çok açık bir şekilde ben kötü kahraman olmak isterdim diyenlerde olmuş..Şimdii siz kahraman olsaydınız ( hikaye,roman,film,dizi) hangi kahraman olurdunuz??

22 Haziran 2007 Cuma




Bir Kızıldereli atasözü der ki: ''Hiçbir ağaç kendi dalları arasında kavga edecek kadar aptal değildir.''

19 Haziran 2007 Salı

Tırmanış mı düşüş mü?


Canla başla bir yerlere tırmanma ve sürekli olarak bir şeyler yapma isteği içindeyken bile yerimden kalkmaya üşeniyorum bu nasıl bir çelişkidir çözemedim gitti..Başka bir şey isterken, başka başka şeyler peşinden koşmak hatta ona bile koşamamak...





Hımss bundan ansıl da pis gibi yemek olur( hertürlü yani)



Limonumuz nasıl olmuş ama..
Bu da kurbağaya dönüşmüş portakal kabuğu..
Öpsem prense döner mi acaba? :)



:):) çok eğlenceli geldiler..Ben de netten çaldım onları..










ÜÇ AYNALI KIRK ODA



Birgün hayatımı yazacağım.Herkes kağıt üstüne yazılanları benim hayatım sanacak, ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz. Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim.

MURATHAN MUNGAN..



18 Haziran 2007 Pazartesi

...

Yalnız kalmaya özlem, kalabalığa öfke..
Uykusuz gecenin ardından şişmiş ve kıpkırmızı olmuş gözlerle Ercan Havaalanına gittim..Bavulumu verdim 10 kg fazla için 40ytl istediler (sinirlendim, uyuz oldum ve hatta bu şaka olmalı falan diye düşünmeye başladım)(buarada isganbilabi'nin verdiği öğüdü tutmadım diye kendime kızdım biran) neyse sonra 20ytl'ye anlaştık..Pasaport işlemleri için beklerken Turshu'nun hediye ettiği ve dört buçuk aydan beri parmağımdan hiç çıkartmadığım yüzüğümün yerinde olmadığını farkettim..Sıradan çıktım koşa koşa (ki havaalanın demeye bin şahit lazım küçücük) x-ray cihazının oraya gittim ve memura durumumu anlattım.Yüzüğü bulmuşlar ama verirken pek bir üzgündü, sanırım sahibinin onu almaya gelmesine üzülmüştü..Pasaport işlemlerinden geçtikten sonra uçağa bineceğim kapının önüne oturdum..Artık iyice uykum gelmişti ve kendime engel olamıyordum ki yanıma Alman bir aile oturdu..Onların muahbbetine kulak misafiri oldum Almanca anlamasam da..Ama o kadar güzel konuşuyorlardı ki içlerinde bulundukları durumdan çok mutlu oldukları anlaşılıyordu.Uçak alana beklenenden geç indi ve dolayısıyla geç kalktı.Tam uyumaya başlamıştım ki( rezillik artık hiç umurumda bile değildi o soğuk ve sert banklara kıyrılıp uyumayı bile düşündüm) uçağa almaya başladılar..Bir bindiğimi hatırlıyorum bir de İstanbul'a geldiğimiz zaman ki pilotun anosunu..Dört aydan sonra nazlı bir gelin gibi karşımda duran İstanbul bana heyecan veriyordu,sevgiliyle ilk buluşma gibi..Hiç yaşlanmayan ama deneyimi sürekli artan nazlı,masum bir çocuk gibi belki de ..İster istemez bir tebessüm doğdu dudaklarımın kenarında... Geride bırakmışlığın verdiği bir acı ile..

15 Haziran 2007 Cuma

:)

Pazar sabahı kahvaltımı evimde yapacak olanın verdiği bir heyecanla şimdi bavulumu topluyorum..Şu bavul toplama işi beni her zamen germiştir..Ne götüreceğim, onu alsam diğerinin hatırı kalır en iyisi şunu da alayım derken bir ton eşya götürmüş olurum ama çeyreğini giyemeden geri getiririm..Kısaca sürekli gereksiz bir hammallık yapmaktayım...

beyaz ve siyah..

Küçücük bir çocukken yalanlarım vardı kendimce,küçücük kimseye zararı dokunmayan bembeyaz yalanlar..Bu beyaz yalanlar dünyamı pembeleştirirdi. Daha mutlu olur geleceğe daha umutlu bakardım.Masumane yalanlarımı kimseyle paylaşmaz, kendi dünyam içinde kurar ve büyütürdüm.Her yeni bir yalanın yeni bir macera olduğunu,aslında hayatın kendisinin kocaman bir yalan olduğunu ve bunu bende başka herkesin bildiğini o zamanlarda öğredim.Aldanmayıda aldatmayıda küçücük bir kızken öğrenmiştim. Biraz erken olmuştu bu yıkılış, belki de geç..
Dha sonraları ben de diğrleri gibi oldum. Beyaz yalanları değil de siyahlrı seçtim.Beni beyazda siyaha döndüüren şey içimdeki karanlık değil, dışardaki karanlıktı. Şu son aylarda daha da masumlaştım, çocuklaştım sanırım içimdeki küçük kız uzun süren uykusundan uyandı, geç kalmışlığın endişesiyle...

7 Haziran 2007 Perşembe

:(

Hevesin kursağında kalması ne iğrenç bir duygu yaa.. Sürekli bir şeyler için başka bir şeyleri ertelemek ya da onun zorunda kalmak ne acı..

5 Haziran 2007 Salı

...

off cidden kötüyüm..Şimdi yapılacak bir sürü şey var ama onları yapmaya benim artık gücüm kalmadı kii:( Aklımda bir sürü tilki doaşırken ben nasıl onları biraraya toplayıp,bir köşeye atıp işlerimi halledebilice ki..Çok sıkıldımm artıkk!...

4 Haziran 2007 Pazartesi





''Yağan yağmura çifçiler hoşgeldin derken, piknik yapanlar lanet okur.''demiş Dan Millman..


Ne kadar da doğru değil mi, herkes her şeye kendi yönünden, kendi içinde bulunduğu duruma bağlı olarak yaşamıyor mu hyatını hatt bazen başkalarını da buna zorlayarak...

...

...Su damlaları..damlacıklar ve bizim umutlarımız,neşemiz ...Eskiden beri su damlaları bana sevgiyi suya düşen damlalarında hayat verdiği halkalar da umutu hatırlatır.. Sevgi içimize su damlası gibi düştükçe umut ve neşmiz artıyor...

...zaman tükenmeden...

Bu sene oda arkadaşlarımdan biri mezun oluyor -tabi oda da sekiz kişi olarak koloni halinde yaşadığımızı ek bilgi olarak sunmak istiyorum - onun tez stresi, son dönemi, son sınavı,son dersi derken gün geldi ve çattı kepini almaya gitti okula.. Odaya geldiğinde elindekileri sallayarak gözleri ıslak ıslak tebessüm etti.. Koşarak -ki oda küçük olduğu için iki adımda yanına geldim- sarıldım ve kepi hemen aktım.Aklıma küçüklüğüm geldi yine aynı çocuksuluğum üstümdeydi gelinlik giyme heyecanı gibi bir şeydi benim için.. Seneler ne de çabuk geçiyor aslında daha dün tanışmış gibiydik ve o şimdi gidiyor:( Tezinin önsözünde bana da teşekür etmiş..İlk okuduğum gece çok duygulanmıştım ağlamaya başladıktan sorna kızları da ağlatmıştım..Sanırım ne kadar şikayet etsek de anımıın kıymetni bilmeliyiz ünkü asla geriye dönüş yok.. Özlenen o güzel günler sadece acı evriyor dönüşü olmadığı için...