13 Mayıs 2007 Pazar

BEN olabilSEN

...herkesin sna baktığı anda,kaybolmuştun gözbebeklerimin içinde..Seni ilk gördüğümde dudağının kenarında doğan ve yanağına çıkamadan öle tebessüm beynimin kayboluş ülkesinde tekrar tekrar canlanmakta.Dalarım,dalarım..sensizliğe,tutkuya,aşka..Deniz kenarında saatlerce oturur saatlerce denize bakar ama onu görmem sadece seni görürüm,seni sadece senii!..Seni sen olarak bilmem çünkü seni sen olarak tanımadım ben.Seni ben olarak bilirim.Öylesine işlemişsin ki iliklerime,öylesine özümsemişim ki seni sadece sen bensin ve benim yarattığım birisin...Aslında sen çok başka birisin,benim hayallerimsin ama hayalimdeki adam değilsin.Keşke hayalimi süsleyen sen,sen ben olabilsennn...

12 Mayıs 2007 Cumartesi

AŞK nedir?

Bir dostum sürekli olarak tanımlamaya çalışmamak gerek, iyice tanımsızlaşır der..Belli bir açıdan da doğru söylediğini düşünüyorum çünkü yüzyıllardan beri tartışılagelmiş ama sürekli olarak bazı boşluklarda kalmış bir konu aslında..Belki konu demek bile bizi büyük bir yanılgıya itmekte...Uğruna savaşlar çımış,barışlar imzalanmış,topraklar birleştirilmiştir..Dünyadaki en byük güç heralde..
Yani duruma göe ya HER ŞEY ya da HİÇBİR ŞEY...
Aşk hakkında söylenecek aslında çok söz var ama hangibirini söyleyebiliriz ki..İçimden geçen onbinlerce hatta yüzbinlerce kelime bile birleşip belli bir mantığa oturamıyor..Çok zor çok!Ya da kendisi gibi imkansız.

10 Mayıs 2007 Perşembe

Ne kadar zordu seni kilometrelerce ötede bırakmak,araya deniz sokmak ve alabildiğine uzanan şu denizden ötesini görmeye çalışmak..Ahh bilsen ne kadar zordu.
Aylar geçse de elimde bıraktığın sıcaklığı ruhumun içinde hissetmek ne tatlı bir acıydı anlatamam.Hele gözlerin gözlerime değdiğinde içimde yanan alevler nasıl da yangına dönüştü zamanla..Kimbilir kavuşamamaktı belki de bizi birbirimize bu denli bağlayan,birbirimize bu denli tutsak eden..

Gitmek Mi Kalmak?

Gitmeler hep böyle mi olmak zorunda?Sevinçle hüznün karışımı bir şey,duyguların allak bullaklığına neden olması gülerken ağlamamıza neden olmuyor mu?
Bir yerden koparken duyduğun üzüntü,iç acısı ya da başka denilebilecek ne varsa idğer yere kavuşmanın sevincine,mutluluğuna,huzuruna bile mani olmuyor mu?Sanki sudan çıkmış balık gibi ne yapacağını bilmeyen,kıvranan,yaşam için mücadele eden biri halini alıyorsun yalan mı?
Bir şeyleri kaybediyorsun bazı şeyleri kazanırken ve kaybedilenler varken kazanmanın güzelliği de kalmıyor tabi...

Gitmek acı veriyor insana..Yaran kanıyor zamanla yara kapanıyor ama da bir açılıyor ve yine kanıyor..Özlenen görülünce o yaraya tuz basılıyor...
Yalnızlık bu kadar derin,bu kadar soğuk, bu kadar soğuk ve ürkütücü mü olmak zorundaydı koskoca bir okayanus gibi.Uzun zamandan beri uğramadığım o labirente düştüm yine,herzaman ki yerimde gecenin bir yarısı beynimin sokaklarında dolaşıyordum hiç kimsesiz.Yapayalnız vee derin acılı..
Bakan yabancı gözler bile değmiyordu üzerime..Demiştim ya yalnızlık hiç bu kadar derin olmamıştı.İnsan yığını içinde yalnız olmak,ya da yalnızlığın ortasında kimsesiz kalmak ikii de aynı şey değil midir zaten?Yalnızlık ne kadar derinse o kadar acı vermez mi?
Bu adanın adı Yalnızlık olsun..Adaya haksızlık etmiş olmaz mıyız?Sadece burası değil ki!Zaten dünya başlı başına yalnızlıklar evreni değil mi?Ya da bir başka deyişle bu dünyada ki herkes yalnız olduğu için herkesin kendine özel bir evreni yok mu adı yalnızlık olan..Her ne kadar birileri kendini yalnız hissetmese de herkesin sahip olduğu iki şey var.Biri kendi diğeri de gölgesi...
Gölegesiyle dost olan başkalarıyla da dost olur,Seneca'nın dediği gibi..Ama biz kendimizle bile dost olamayı beceremiyoruz ki!..