31 Temmuz 2007 Salı

*

''Her renge boyan da renk verme''

Şeyh Galip


Ne güzel de ifade etmiş,kaybetmemek lazım 'öz'ü bence de..

okajom'a..

Buaralar sana bir şeyler yazamıyorum eskisi gibi..İçimden gelmediği için değil.Yazıp yazıp yatağına,çalışma masana ya da çekmecene bıraktığım notlar gibi tat vermiyor sen yokken yazdıkalrım ve hep bir yarımlık saçmalık oluyor yazılarımda hayatımda olduğu gibi sen yokken.Yine de sen varsın yoklukta bile elbette ki uzaksın ama bir o kadar da yakınsın.(Hep klişe söz öbeklerinden nefret etmişimdir ama başka türlüde ifade edemiyor ki insan) Özledim seni hemde çok:) Özlem denilen şeyin güzel olduğunu da öğrettiğin için teşekkürler sevgilim seni seviyorum...

eheuehueh

Hımss..Kuş gibi olmak..Zıplamak zıplamak veee yine zıplamak..Ruhunun bedeninden ayrılmasını hissetmek gibi ve midendeki kıpırtılara aldırış etmeden gülümsemek daha sonrada bağırmak hayata ve içindekilere:) kimseye aldırış etmeden..



30 Temmuz 2007 Pazartesi

pek bi kötümserim...


Bazen insan kendini karnlık dehlizde bulur ne yapacağını,kime sığınacağını bilemez..Ya da çıkmaz sokakta uyanır uykusunun en tatlı yerinde,rüyada sanar kendini ama içinde bulunduğu çıkmaz sokak hayatın kendisidir bunu kestiremez..

hayatın içinde rol almak..

Kimileri hayatı tiyatro oyununa benzetmiş tarihe baktığımızda..Güzel bir benzetme kanımca.O halde bende yıllardan beri seyirci olarak kaldığım bu oyuna oyuncu olmak onu hissetmek istiyorum.Çok şey de istediğimi düşünmüyorum açıkçası.Başrole gerek yok (gözüm yükseklerde değil yani) küçük de olsa bir rol..

28 Temmuz 2007 Cumartesi

'Kelebekler özgürdür, hislerimse tutsak.'


26 Temmuz 2007 Perşembe

'Lüzumsuz İşler Müdürüne' ithaftır...

Sana bugün attığım mesajda da dediğim gibi mesajımın en başında yalan söyledim sana.Özlemedim seni 'çok' özledim çünkü..Diğerlerini bilmem ama sen benim için yeri hep aynı yerde -ki orasının nersi olduğunu çok iyi biliyorsun- olan ve olacak olan dostumsun..Cem Adrian'ın 'Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım' diye bir şarkısı var yaa işte içimden geldi ve bunu yazıyı sana yazdım.. (Cem Adrian diyince içim sızlıyor ama dakikalar geri gelse emin ol, orda olurdum neyse..) Buarada ne çok anımız var aklıma birdenbire bu geldi bak şimdi de..Üf sen gitsen,ben gitsem biz kalbolsak yoklukta ve boşlukta kalsak tek başımıza bu anılar olduğu sürece kurtulabilir miyiz sence birbirimizden?..Desene kurtumak isteyen kim diye:) Sadece anlılarda,fotoğraflarda (zaten senin yok denecek kadar az) ,sözlerde kalmak acı verir sana,bana... Off yaa şimdi belki buluşup manastıra gider Girne'yi ayaklarımızn altına alarak sen türkü söylerdin bende şarkı söylerdim..Ya da şarkı tutardık..bu senin için,bu benim için ve bu bizim için diye:) Sonra da karanlık başınca gözler dolar,mevzular derinleşirdi ya da mevzular derinleşince gözler dolardı bunun sırasının bir önemi var mı ki birlikteyken? Gece geç olduğunda yarın buluşmak üzere ayrıldığımızda 2nolunun kapısında nedeni bilenmez bir resmiyetle 'Şiştt arabayı hızlı kullanma çok içtin yine, yarından itibaren yasak.' derdim..Dinlerdinde beni eve gidince hemen aradın ama Turgut ve Ali 'yi kıramaz içeye devam ederdin sabaha kadar ve uyumadan da olsa giderdin tiyatro grubunu çalıştırmaya (buarada telefonun susmaz kimlerin aradığını yazsam bu yazı bitmez:) Sonra bu yoğun telefon trafiğine bende katılırdım eğer şuan Girne'de olsaydık..Gel derdim gelirdin de kıpkırmızı ve kedi gözü gibi olmuş gözlerle bakardın bana..Ben kıayamaz göndermeye çalıştıkça seni sende beni kandırmaya çalışırdın..Sonrada kandırırdın waffle yemeğe giderdik, herzaman ki amsaya otururduk ve aynı şen tavırlarla orda çalışanlarla şakalaşırdık :) (anladın sen)..Bu hikaye elbette böyle bitmez dostum..Özledim gerçekten yürekten..Eylül 16'da görüşmek dileğiyle.. buarda sen hep dersin yaa 'önemli olan aynı gökyüzüne bakıp aynı şeyleri düşünebilmek diye.' o zaman gökyüzüne bak benim için vee bir kelebek yolladım senin için onu inciltme sakın( zaten inciltmeyeceğini /inciltemeyeceğini bilioyorum)

:)

Sabahtan beri evdeki telefon trafiğini çözmüş değilim kendimi sekreter gibi hissettim -ki deneyimim de yok değil,küçükken babamın sekreterliğini yapıyordum da- neyse birçok insanla konuştuktan sonra çalan telefona pek de nazik davranmayarak açtım.Kısa bir diyalogdan sonra konuştuğum kişinin çocukluk arkadaşımın babası ve aynı zamanda aile dostumuzun olduğunu anladım:) Neyse aramasının sebebi varmış elbette, büyük kızı evlendiği için davetiye yollayacaklarmış açık adresi istiyorlarmış..Vay bee zaman nasıl da geçiyor hemde su gibi..Adresi verirken kücüklük halini -benden iki yaş büyük- hatırladım.O zamanlar hiç büyümeyecekmişisz gibi geliyordu şimdi ise orta yaş sendromuna girdiğimi hissediyorum bazen,sonra da kızıyorum kendime deli miyim kendime gelmeliyim diyorum..Aslında 'yaş' değil önemli olan 'yaşamak' benimde telaşım 'yaşayamamaktan'kaynaklanıyor. 'Yaşlanmak' güzel şey elbette ..
Neyse esas konuyu dağıtmayalım şimdi çatlayacağım Turshu'ya telefon edip bu haberi vermem lazım:)Hadi bakalım hayırlısı..

24 Temmuz 2007 Salı

Dönüş..

Hımss apar topar gidilen bir seyahatten sonra evimdeyim..Gidişim gibi gelişimde sessiz oldu biraz. İstanbul ne kadar da sıcak, oysa ben ne kadar da alışmıştım yağmura ( sürekli yağmur yağdı da:) fena da olmadı hani ) . Dün gece uçaktan indiğim anda yüzüme tokat gibi çarpan sıcağa rağmen, Almanya'nın güzelliklerine, yaşarken bitmesini istemediğim dakikalara rağmen evimde olmak bana huzur veriyor..